Bahçe Sanat İnisiyatifi sergileri, atölye çalışmaları ve projelerini içerir.
12 Kasım 2016 Cumartesi
21 Ekim 2016 Cuma
Gerçeklerden ölmemek için...
“Gerçeklerden
ölmemek için…”
“We have art in order not to die of the truth.” Bertolt
Brecht
Yaşadığımız çağda,
umutla umutsuzluğun, eskiyle yeninin, bireyselle toplumsalın sürekli çatıştığı,
insanların kolaylıkla yok olup gidebildikleri acımasız bir dünyaya tanık
oluyoruz.
“Bahçe öncelikle sınırlandırılmış ve biçimlendirilmiş bir doğa
parçasıdır. Bu sınırlandırılmış yani kadraja alınmış alan, bize fiziksel olduğu
kadar zihinsel nitelikte de bir çerçeve sunmaktadır. Bahçe, semantik açıdan, dünyanın geri kalanından ayrı, kuşatılmış ve
özel bir yeri anlatır.” Can Aytekin
“Bahçe mutlak düzeni, göksel kozmosu temsil ederken,
çitlerin dışında uzanan vahşi doğa kaosa dönüşmüştür. Ve kaos ve kozmos
arasındaki bu bölünme, insanın uygarlaşma sürecinde yakasını bırakmayacaktır.
İnsan fethettiği alanları hep kozmosa, bahçeye dönüştürecek ve kaosun yıkıcı
kuvvetlerinden kaçıp bahçenin uyumlu düzenine sığınacaktır.” Rahmi Öğdül
Geçtiğimiz yıllarda Bahçe ve Labirent sergilerini yorumlarken
kullanılan bahçe kavramları ile bu yılı tükettiğimiz sancılı günlerde Bahçe
grubu olarak oyun alanımızı sorguluyoruz.
Yaşadığımız süreçte bulunduğumuz kaos ortamında bireysel sanat alanlarımıza çekilmeye
zorlanırken bunu kolektif bir bilince dönüştürerek varoluşsal bir durum sergiliyoruz. Kaosun yıkıcı kuvvetleri özel
alanlarımıza kadar girmiş durumda ve ‘Bahçe’nin sınırlandırılmış alan olmaktan
çıkması, kozmosa dönüşememesi durumu söz konusu. Tüm Bahçe sergilerinde
sergileme şekli ve işler bir kavram bütünü oluşturur, katmanlı bir sergi sunar.
Umulmadık Olanın Toprakları sergi çağrısı üzerine Bahçe deneysel tavrını verilen
mekanı, kozmos ile kaos arasında salınan halatlar ve bu halatlar arasına asılan
işler ile gerçekliyor. İşlerin birbiri içine girmesi, birbirine dahil olması ve
sınırların kalkması yatay düzlemde oluşması beklenen kozmos yerine dikey
düzlemde bir kaos oluşturur. İzleyici dolaşırken zorunlu olarak eğilerek,
dönerek, başını kaldırarak fiziksel zorlamalarla karşılaşırken her görüş
açısında işlerle buluşur. Halat gemiye, oluşturulan alan Nuh’un gemisine
gönderme yaparken resimlerin birbirleriyle kurduğu ilişki iletişim modellerine
çeşitlemeler sunar. İzleyici çapraşık alanlarda ağ oluşturmuş saydam yüzeyleri
izlerken, aynı zamanda bölünmüş mekanlarla boşluk ve doluluk, sınır ve
sınırsızlık ikilemleriyle sorgulamaya zorlanır. Farklı boyutlarda, farklı
tekniklerde en önemlisi farklılaşmış bireyselliklerin sınırlarının aynı
platformda birbiriyle ilişkiye girecek şekilde adeta tek bir organizmaya
dönüşmesi söz konusu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)